9 Aralık 2012 Pazar

Ceyda'yı Çocukluğuma Dair İzlerle Tanıştırdım

Küçüklüğüme dair hatıralarım içerisinde anneannemlerde kaldığım dönemlerin çok ayrı bir yeri vardır.Çocukluğumun ilk yıllarında annemin işi ve babamın okul ve de askerliği sebebi ile anneannemlerde kaldım.

Sobanın kenarında yastıklardan yaptığım köşem, sabah kahvaltısından sonra inip tavuklara yem vermem, erik ağacından boyumdan büyük sopam ile erik düşürmem, yaz günlerinde tulumbadan su çekip önündeki küçük yalağa su doldurup içine eteklerimi kaldırarak girip oynamam, anneannemin bana el iş olarak öğrettiği zincir işi ile metrelerce zincirden ip yapmam ve sonra bahçede eğilen çiçekleri desteklemek için sopalara bağlamam, yemek için nane toplamam, çiçek bahçesine girip çiçekleri eşeleyen tavukları arka bahçeye kovalamam, folluktan yumurta almam ve bunun gibi sayamayacağım kadar çok anım hala zihnimde taptaze duruyor.

O günlerdeki ben çok mutlu bir çocuktum. Anneannemlerin evi ve bahçesi benim için ağacına, otuna, çiçeğine kadar çok ama çok kıymetli idi. Bugün bahçedeki çoğu şey değişse de anneannemlerin evi 1999 yılındaki depremde ağır hasar aldığı için sonra yıkılsa da;  o bahçeyi ve evi hatıralarımda çok ama çok seviyorum.

Bahçede yoncadan, ballı babaya, sebzelerden meyvelere ne varsa yerdim.:) Önden başlar ta arkalara kadar gezerdim.
Küçüktüm ama bir sürü çiçek ismi bilirdim. Hanım Çantası, Horoz İbiği, Küpe, Hercail, Ortanca, Gül, Kasımpatı, Zambak, Fulya, Aslanağzı, Açelya, Sardunya, Hanımeli ... Bunlardan hangileri kışın evin bodrumuna kaldırılacak, hangisinin tohumu toplanacak, hangisi mevsimlik, hangisi uzun ömürlü...
Bir sürü meyve ağacı vardı. Ihlamur, Dut, Nar, Armut, Elma, Erik, Şeftali, Fındık, Vişne, Şeftali...
Sebzelere dadanan böcekler, sebzeler arasına yapılan ark ve de çok sulama yapılınca toprağın tuzunun nasıl çıktığı, nanelerin nasıl arsız olup her yerde büyüdüğü, fasulye yaprağının elbiselere yapıştığı, soğanın tomurcuklanması gibi daha neler neler var aklımda.

Bu kadar bilgi daha 5 yaşında olan bir çocuğun aklında nasıl da yer etmiş.



Bir zamanlar oynadığım tulumba -  Burası evin giriş yolu idi ve sağlı sollu çiçekler ekili olurdu. Tulumbanın yanındaki beyaz kasımpatı çiçeğinde minik bitler olurdu. Bana geçecekler diye korkardım. O çiçeği kontrol edip sonra tulumbada oynardım. :) Ben ve korkularım 

Sebze bahçesi - Burası bana çok büyük gelirdi. Çeşitli sebzeler vardı. Benim su taşıyabildiğim metalden bahçe süzgeci ile bahçe sulamaya bayılırdım.:)

Ardiye - Ardiyenin üç kapısı vardı.
  1. Sol bölümde tamir  aletleri, büyük dayımın kilim dokuma aleti, ocak ve de turşu bidonları olurdu. Annemin fasulye turşusunun tadı hala damağımda. 
  2. Orta bölümde mısır çuvalı olurdu. İçindeki metalden tas ile günde bilmem kaç kez tavuklara yem verirdim. :) 
  3. Sağ bölümde salıncak için kilimler bulunurdu. İncir ağacına bahar geldi mi kalın bir ipten salıncak kurulur ve her sallanmadan sonra kilim itina ile ardiyeye konulurdu. Bahçede bile tertipli ve düzen önemli idi. :)) Birde kurban burada bayramdan önce 15 gün sanırım getirilir ve beslenirdi.

Benim için çooook büyük arka bahçe - En sonunda bir ceviz ağacı ile sınırlanmış içinde karadut, vişne, fındık olan, ilkbaharda yabani mor sümbüllerin açtığı, ballı babalardan yediğim engin arka bahçe

Hatırladıkça hatırlıyorum. Ne kadar güzel anılarım varmış. İnsan böyle duygularla büyüdüğü zaman insan oluyor.Seviyor, değer veriyor, kıymet biliyor, görmeyi öğreniyor !  
İnşallah Ceyda'ya da güzel anılarının olduğu güzel bir çocukluk bırakabiliriz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder