21 Aralık 2012 Cuma

Karnıbaharı Ne Yapsam da Ceyda'ya Yedirebilsem

Uyku bir problem öte yandan yemek başka bir problem.Bari biri kötü olunca diğeri iyi olsaydı. Ceyda'yı uyutmayın yemek demeyin ondan mutlusu yok. Oynasın dursun.Bir tek "Süt Yapalım mı" der.
Ama insan dayanamıyor.Sürekli bir şey yer mi diye düşünüp duruyorum. Birde her şeyi kendi yeme isteği var ki o da çok sıkıntı oluyor. Kaşığı tam olarak düz tutamadığı için yemeği ağzına alamadan daha hepsini ya üstüne ya tabağa yada yerlere döküyor.Sebze yemeklerini sulu yapıp yediremiyorum. Bulgur pilavı içine patates, nohut koyuyorum yada sebzeleri kuru halde pişirmeye çalışıyorum.

Birde mevsim kış olunca karnıbahar, pırasa, ıspanak, brokoli, kereviz gibi sebzelerden çok da lezzetli bir şey çıkmıyor. Geçen gün ilk defa karnıbahar köftesini yaptım. Bugüne kadar hep sulu yemeğini yerdik.O da zoraki olurdu. Karnıbahar köftesinin birçok tarifi var ama ben arzumcum.blogcu.com sitesindekini beğendim ve denedim. Köftenin tadı çok güzel oldu. Eşim ve ben beğenerek yedik.Ceyda da az da olsa yedi. :) Birkaç kez yapıp alışmasını sağlamaya çalışacağım.

İşte Arzumcum bloğundaki tarifin ve yapılışının birebir aynısı aşağıda:

MALZEMELER: 
1 adet orta boy karnabahar 
3 adet yumurta 
1 su bardağı kaşar rendesi 
1 su bardağı un 
Tuz, pulbiber, karabiber ve kimyon 
Kızartmak için; Sıvıyağ 
YAPILIŞI: 
Karnabaharı yapraklarından ayıklayıp, çiçek gibi saplarından kesin.
 
Tencereye karnabaharı alıp, su doldurun. 
İçine biraz süt, biraz limon suyu ve tuz ilave edip; yumuşayana kadar haşlayın. Süt karnabaharın beyaz kalmasını sağlar, limonda kokusunu alır. 
Haşlanan karnabaharı çatalla ezin. 
3 yumurtayı çırpıp, içine kaşar rendesi ve unu ilave edip, karıştırın. 
Bu harcın içine ezdiğiniz karnabaharı ekleyin. 
Son olarak tuz, pulbiber, karabiber ve kimyon ekleyip, karıştırın. 
Tavaya yağı alın ve kızdırın. Bu harçtan iki kaşık yardımıyla alın ve tavaya dökün. 
kaşığa geçirerek düzgün bir şekil almasını sağlayın.
 
Tavaya koyduğunuz karnabaharları yağa batırdığınız kaşığın tersiyle yayın ve düzleştirin. Kaşığı tavadaki yağa batırınki; yapışmasın. 
Ters-düz ederek her iki tarafınıda kızartın. 
Kağıt havlu üzerine köftelerinizi alınki, fazla yağlarından kurtulsunlar. Dilediğiniz şekilde servis edip, afiyetle yeyin. 
Üzerine sarımsaklı yoğurt öneririm. Öyle dahada nefis oluyor.

18 Aralık 2012 Salı

Zıt Kavramlar Oyunu

19.aydan itibaren abone olduğumuz Adım Adım dergisinin 21.ay kitabında  içeri ve dışarı kavramlarının öğretilmesi konusu da vardı.Ben genelde kitaptaki konuları okuyup sonra da Ceyda'nın hoşuna gideceği bir şekilde oyun oynatarak öğretiyorum.

İçeri ve dışarı kavramlarını da her çocuğun mutlaka oynamaya bayıldığı leğen ve mandallar eşliğinde öğretmiştim. Gerçi Ceyda çoğu kavramı yaşayarak öğreniyor.Bence en güzeli de bu oluyor. Ben hissettirmeden onu konuşturarak, sorular sorarak zaten birçok kavramı öğrenmesini sağlamış oluyorum.

Leğenle oynarken Ceyda'ya hadi içeri gir, otur, dışarı zıpla, mandalları içeri atalım falan derken epey oynatmış hem de kendisine  içeri dışarı kelimelerini söyleterek konuyu pekiştirmiştim. :)




16 Aralık 2012 Pazar

Keçeden Sessiz Kitaplara Bayılacaksınız! :)

Tam yatmak üzere böyle değişik şeylere denk geliyorum.Artık yeter bu gece erken yatacağım internet gezintime son vereceğim derken pat diye bir şey karşıma çıkıyor.
Şimdi ne mi buldum?  "Sessiz Kitap"

Sessiz Kitap ne diye soracak olursanız;

"Otobüs yada tren seyahatleri, düğün törenleri gibi sessiz bir ortamın sağlanması gereken yerlerde çocuklarınızı oyalamak üzere yapılan el işi keçe kitaplara" deniyormuş. (Ref.Martha Stewart tabii ki)

Imagine Our Life bloğunda çok güzel örnekler var. Biraz inceleyip Ceyda için yapmak istiyorum. 





Kumdan kalelerin detaylı anlatımını buradan bulabilirsiniz. Ayrıca şablonu buradan indirebilirsiniz yada aşağıdaki resimleri alabilirsiniz.


 


Çocuğunuzla nasıl oynayacağınıza gelince de bu videoyu izleyebilirsiniz.

Her şeyi bu kadar detaylı düşünen insanlara bayılıyorum. Her şey önünüze sunulmuş. Süper dimi ? :)

Daha fazla örnek görmek isterseniz işte size bir sürü sessiz kitap örneği.


13 Aralık 2012 Perşembe

Peçeteden Şapka

Ceyda son birkaç aydır çok değişti biliyoruz fark ediyoruz ama hala bazı anları var ki bayılıyorum gerçekten. Küçücük bir bez parçasından, minnacık bir ponpondan yada bir peçeteden öyle güzel oyunlar çıkarıp kendi kendine oynuyor ki bazen nereden aklına geliyor diyorum. Bugün de peçeteyi şapka yapmış.Onunla epey oynadı.Koştu, atına bindi indi, şarkılar söyledi. :)
İnsanın yavrusuna karşı duyduğu sevgi, hayranlık, aşk çok farklı imiş. İnsan her yaptığı şeyde ayrı duygular içerisine girip duruyor. Seni çook seviyoruz akıllı bıdığım !




9 Aralık 2012 Pazar

Ceyda'yı Çocukluğuma Dair İzlerle Tanıştırdım

Küçüklüğüme dair hatıralarım içerisinde anneannemlerde kaldığım dönemlerin çok ayrı bir yeri vardır.Çocukluğumun ilk yıllarında annemin işi ve babamın okul ve de askerliği sebebi ile anneannemlerde kaldım.

Sobanın kenarında yastıklardan yaptığım köşem, sabah kahvaltısından sonra inip tavuklara yem vermem, erik ağacından boyumdan büyük sopam ile erik düşürmem, yaz günlerinde tulumbadan su çekip önündeki küçük yalağa su doldurup içine eteklerimi kaldırarak girip oynamam, anneannemin bana el iş olarak öğrettiği zincir işi ile metrelerce zincirden ip yapmam ve sonra bahçede eğilen çiçekleri desteklemek için sopalara bağlamam, yemek için nane toplamam, çiçek bahçesine girip çiçekleri eşeleyen tavukları arka bahçeye kovalamam, folluktan yumurta almam ve bunun gibi sayamayacağım kadar çok anım hala zihnimde taptaze duruyor.

O günlerdeki ben çok mutlu bir çocuktum. Anneannemlerin evi ve bahçesi benim için ağacına, otuna, çiçeğine kadar çok ama çok kıymetli idi. Bugün bahçedeki çoğu şey değişse de anneannemlerin evi 1999 yılındaki depremde ağır hasar aldığı için sonra yıkılsa da;  o bahçeyi ve evi hatıralarımda çok ama çok seviyorum.

Bahçede yoncadan, ballı babaya, sebzelerden meyvelere ne varsa yerdim.:) Önden başlar ta arkalara kadar gezerdim.
Küçüktüm ama bir sürü çiçek ismi bilirdim. Hanım Çantası, Horoz İbiği, Küpe, Hercail, Ortanca, Gül, Kasımpatı, Zambak, Fulya, Aslanağzı, Açelya, Sardunya, Hanımeli ... Bunlardan hangileri kışın evin bodrumuna kaldırılacak, hangisinin tohumu toplanacak, hangisi mevsimlik, hangisi uzun ömürlü...
Bir sürü meyve ağacı vardı. Ihlamur, Dut, Nar, Armut, Elma, Erik, Şeftali, Fındık, Vişne, Şeftali...
Sebzelere dadanan böcekler, sebzeler arasına yapılan ark ve de çok sulama yapılınca toprağın tuzunun nasıl çıktığı, nanelerin nasıl arsız olup her yerde büyüdüğü, fasulye yaprağının elbiselere yapıştığı, soğanın tomurcuklanması gibi daha neler neler var aklımda.

Bu kadar bilgi daha 5 yaşında olan bir çocuğun aklında nasıl da yer etmiş.



Bir zamanlar oynadığım tulumba -  Burası evin giriş yolu idi ve sağlı sollu çiçekler ekili olurdu. Tulumbanın yanındaki beyaz kasımpatı çiçeğinde minik bitler olurdu. Bana geçecekler diye korkardım. O çiçeği kontrol edip sonra tulumbada oynardım. :) Ben ve korkularım 

Sebze bahçesi - Burası bana çok büyük gelirdi. Çeşitli sebzeler vardı. Benim su taşıyabildiğim metalden bahçe süzgeci ile bahçe sulamaya bayılırdım.:)

Ardiye - Ardiyenin üç kapısı vardı.
  1. Sol bölümde tamir  aletleri, büyük dayımın kilim dokuma aleti, ocak ve de turşu bidonları olurdu. Annemin fasulye turşusunun tadı hala damağımda. 
  2. Orta bölümde mısır çuvalı olurdu. İçindeki metalden tas ile günde bilmem kaç kez tavuklara yem verirdim. :) 
  3. Sağ bölümde salıncak için kilimler bulunurdu. İncir ağacına bahar geldi mi kalın bir ipten salıncak kurulur ve her sallanmadan sonra kilim itina ile ardiyeye konulurdu. Bahçede bile tertipli ve düzen önemli idi. :)) Birde kurban burada bayramdan önce 15 gün sanırım getirilir ve beslenirdi.

Benim için çooook büyük arka bahçe - En sonunda bir ceviz ağacı ile sınırlanmış içinde karadut, vişne, fındık olan, ilkbaharda yabani mor sümbüllerin açtığı, ballı babalardan yediğim engin arka bahçe

Hatırladıkça hatırlıyorum. Ne kadar güzel anılarım varmış. İnsan böyle duygularla büyüdüğü zaman insan oluyor.Seviyor, değer veriyor, kıymet biliyor, görmeyi öğreniyor !  
İnşallah Ceyda'ya da güzel anılarının olduğu güzel bir çocukluk bırakabiliriz. 

5 Aralık 2012 Çarşamba

Kuzenlerin Sevgisi

Bundan önce kardeşimin oğlu Deniz'den bahsetmiştim. Ceyda ile aralarında dört ay var.Ceyda büyük gerçi ama yan yana geldikleri zaman Deniz daha yapılı duruyor.Hal böyle olunca Deniz'in giyemediği ayakkabılar, giysiler bize kalıyor. :)) Ben Ceyda'ya kıyafetlerini uzun uzun giydirdiğim için büyümediğine yakınırken kardeşim de alıp da giydiremediği yada hemen küçülen kıyafetlere yanıyor.

Deniz ile Ceyda yaş olarak birbirlerine yakın olsalar bile yine de çok farklı tipte olan çocuklar. Hem fizikleri hemde karakterli farklı. Anneleri de zaten çok farklı tipler ya. :)

Kaplıcada Deniz de vardı. Ceyda ile Deniz 'in çeşitli hallerine de tanık olduk.Önceki görüşmelerimizde pek de birbirlerinin farkında değillerdi. Artık çocukluk dönemine girdikleri için oynamaya da başladılar.
Tabii bazen çok güzel anlaşırken saniye geçmiyor itişmeye başlıyorlardı. Birinin elinde diğerinin istediği bir şey olsun valla bizi bile gözleri görmüyordu.
Özellikle Deniz daha güçlü olduğu için yapışıp kalıyor.:) Kime ne diyeceğimizi ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Ceyda ikili mücadelelerde çok yavaş ve de güçsüz kalıyor.Kendisine göre değişik stratejiler geliştirse de yine de fiziki olarak yeniliyor.

Fakat bazı anları vardı ki çok tatlıydılar. Özellikle biri uykudan kalktı mı diğerinin sesini duyarsa koştura koştura yanına  gidiyordu. Yatakta yuvarlanmalar, bir odadan diğerine koşmalar  gibi çok güzel oynadıkları zamanlar oldu.

Yaşları ilerledikçe birbirleri ile daha güzel oynayacaklarını temenni ediyoruz. İnşallah! :) Aşağıdaki foto ise kendi kendilerine sarıldıkları anlardan birisi idi. Bizde annemle görünce şaşırdık ve duygulandık. :) Canlarımız!




4 Aralık 2012 Salı

Tatilimize Damgasına Vuran Sözler :Parka Gidelim

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba! Malum kaplıca tatilimiz için Akyazı 'ya (Sakarya) gitmiştik.Çok şükür evimize geldik.Malesef bu gidişimiz de çok sıkıntılı geçti. Ceyda'nın parka gitmek isteği tatilimize damgasını vurdu.Kayseri'de parkın alası olduğu için yavrum bildiği gibi bir park bulamayınca dönüş için uçağa binene kadar park sayıkladı.Gece uykuları kaçtı. Ceyda'nın istediği şey olmayınca malesef o şeye takılıp kalıyor.Bir türlü başka bir şey ile oyalayıp ikna edemiyoruz.

Sarot Kaplıcalarında Ceyda için oyun alanı olmadığı için girişteki havuzun içine konan yelkenliyi mesken tuttuk.Orası da 2 yaşındaki bir çocuk için güvenli değildi aslında. Valla Ceyda mutlu olamayınca ben de mutlu olamıyorum. Zaten böyle zamanlarda da Ceyda da bana iyice düşkün oluyor.Kendi başına bir şey yapmak istemiyor.Benim dışımda kimse ile de durmuyor.Benim için de kaplıca hayalleri bu seferlik  suya düştü.
Sarot'taki Çocuk Parkı - Komik dimi ?


,

Küçük çocukla pek rahat edilemese de Sarot Kaplıcalarını yine de beğendim. Tesis, bina ve odalar güzel ve de ferah yapılmış. Bulunduğu çevre ise doğa güzellikleri ile dolu.Mudurnu, Sünnet Gölü, Sülüklü Göl, Göynük ve Abant'a günübirlik gezmeye gidebiliyorsunuz. Temiz hava, orman manzarası da insanı dinlendiriyor.Yani çocuğunuz biraz daha yaşça büyük ise çok güzel bir tatil geçirebilirsiniz. Su kalitesi olarak Türkiye'deki 4.kaliteli kaplıca suyu imiş. Biz artık ne zaman güzel bir tatil geçiririz bilemiyorum. Kısmet ise önümüzdeki senelerde göreceğiz.